30 Eylül 2012 Pazar

ne düşünüyorum?


Çocukluğumun,   gençliğimin geçtiği evleri, rutubet izli duvarları, o izlerde canlandırdığım hayvan figürlerini, hayallerimdeki sınırsızlığı, geleceği, belirsizliği, bilinmezliği düşünüyorum. Dolabımdaki üç beş parça eşyayı,  önemli bir günde giydiklerimi, aslında igreti durduğunu bile bile ama sırf hayalimdeki bana inanarak ve gün boyu kendimi kötü hissederek üzerimde duran kıyafetlerimi, hayatımın tıpkı o kıyafetler gibi bu dünyanın üzerinde iğreti durduğunu düşünüyorum. 

Soğuk havada ellerim buz kesmişken kayıp yüz üstü düşüşlerimi, acıdan çok ağrıya çalan o hissi, dizlerimden sızan kani, ellerimi bilinçsizce sallayışımı... Lise yıllarımda Terme’nin az ışıklı sokaklarında yari korkarak, arkamı kollayarak ama dik, gecenin üçünde eve dönüş adımlarımı, cebimde taşıdığım bıçağımı, dostlarımı, dostluklarımı, kavgalarımı, kalın yorganın altında, buz tutmuş vücudumun çözülüşünü, sıcak uykuya dalışımı düşünüyorum. Mustafa Ince’yi Hasan abiyi...

Ankarayı, karanfil sokağı, kocatepe sırtlarını, soğuğu, horon barı, aşiyanı Fatih’i  hatırlıyorum. Üniversitenin bendeki hayal kırıklığını, konferans salonlarında egolarını törpülediğim prof.ları, hırslı heycanlı cümlelerimi, yüz kere düşünüp alığım ama okumadığım kitaplarımı, Alparslan Türkes’in mezarını, Ankara siyasalın merdivenlerini, devrimi, mekan kafeyi, mocacoyu, Devlet Planlama Teşkilatının terasında kendi kendime verdiğim sözleri, bodrum katlardaki evlerimizi, demet evlerdeki ssk bloklarını, çaresizliği...

 Ulan ne boktan günler yaşamışım be! Dedirten, anı olarak bile aklıma geldiklerinde keyfimi kaçıran, ufkumu daraltan, hayallerimi katlayıp cebime koydurtan o günleri ve bugün yaşadıklarımı, yaşamaktan çok başıma gelmek diye adlandıracağım onca şeyi, yarın başıma gelecekleri, bu yazıyı neden yazdığımı, yazamadığım bi çok şeyi düşünüyorum simdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder